TTB ve SES Samandağ’dan Çağrı Yaptı: Ölümün Değil Yaşamın Yanında Olun
TTB ve SES, 6 Şubat Depremlerinin üzerinden iki ay geçmesine rağmen depremlerin yaşandığı illerde barınma ve hijyen sorunlarının yanında enkaz kaldırma çalışmalarında yaşanan sıkıntıların da halk sağlığını tehdit ettiğine dikkat çekti. TTB, SES Hatay Şubesi, Hatay Tabip Odası tarafından organize edilen basın açıklaması, Deniz Mahallesi’nde yapıldı. SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, Genel Sekreter Ahmet Özdemir, SES Deprem Bölgesi İnceleme Heyeti, TTB yöneticileri ve halkın katıldığı açıklamada, “Yaşamı Savunuyoruz. Ölümün Değil Yaşamın Yanında Olun. Biz depremden ölmedik. Tasarruftan da ölmek istemiyoruz.Doğanın, çevrenin, suyun, halkın karşısında değil yanında olun” çağrısı yapıldı.
Anayasa Vurgusu!
Türk Tabipler Birliği (TTB), Tabip Odaları ve Sosyal Hizmet ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Hatay Samandağ’da yıkım atıklarının halk sağlığını tehdit etmeyecek bölgelere dökülmesi konusuna dikkat çekmek üzere basın açıklaması gerçekleştirdi. Yıkım atıklarının insan sağlığını tehdit etmeyecek şekilde bertaraf edilmesine yönelik gerçekleştirilen basın açıklamasında, “Deprem öncesi alınmayan önlemler, deprem sonrası geç müdahale, hastaneler dahil kamu binalarının çoğunun enkaza dönüşmesi yüzünden deprem afeti, yüzyılın felaketine dönüştü. İnsanlar göz göre göre hayatını kaybetti. Bu yetmedi, depremden sağ kurtulanlar da şu an olduğu gibi suyunu, toprağını, sağlığını ve hatta geleceğini kurtarmak için mücadele ediyor. Anayasamızın Madde 56’da ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir’ cümleleri yer alıyor. Anayasa net olmasına rağmen mevcut yönetim arama kurtarma çalışmalarını ve sağlık hizmetlerini oldukça ağırdan almakta, bir an önce enkazı kaldırma ve bundan da rant devşirme peşindedir” cümleleri yer aldı. Hızlıca usulüne uygun olmayan enkaz kaldırma çalışmalarının halk sağlığı hiçe sayılarak yapıldığına dikkat çeken hekimler ve sağlık emekçileri, “Gerekli önlemler alınmadan, yasal prosedürler uygulanmadan yapılan çalışmalar sonucu yaşam alanlarımız toz bulutuyla kaplanıyor. Bugün 7. gününde olan ‘Yeşilköy Direnişi’nin olduğu bölgeye, halkın yaşam alanlarının, çadırlarının olduğu bölgeye dökülen molozlar halkın sağlığını görmezden gelen anlayışın eseridir. Önce binalarımızı uygun olmayan şartlarda yaptılar, evlerimiz başımıza yıkıldı. Şimdi enkaz kaldırmayı uygun olmayan şartlarda yapıp yeni bir yaşam krizine neden oluyorlar. İşte bu yüzden burada bulunmamızın asıl amacı vatandaş olarak anayasanın bize verdiği ödevi yerine getirmek ve devleti yönetenlere görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulunmaktır. Yaşam nöbetini bu nedenle önemsiyor ve destekliyoruz” dedi.
Enkaz Atıklarındaki Tehlikeye Dikkat Çekildi!
Enkaz atıklarındaki tehlikeli maddelerin akciğer zarı kanseri başta olmak üzere pnömokonyoz hastalığına da neden olduğuna dikkat çekilen açıklamada hekimler şunları söyledi: “Asbest, radon başta olmak üzere çok sayıda tehlikeli atık da ne yazık ki enkaz içinde yer almaktadır. Asbest ile birlikte yoğun bulunan maddelerden biri de silikadır. Nasıl asbest akciğer zarı kanseri ile tehdit oluşturuyorsa, silika da pnömokonyoz hastalığına yol açmaktadır. Tüm bunların yanında ağır metaller; kadmiyum, nikel, civa, kurşun, krom ve benzeri metaller enkaz atıklarında yer almaktadır. Gündelik yaşamda yaygın kullandığımız piller, floresan lambalar gibi pek çok ağır metaller için kaynak oluşturmaktadır. Yine enkaz altında kalan binlerce işyerinde bulunan özgün kimyasallar ciddi tehdittir. Bunlar arasında ilk akla gelenler boya ve boya malzemeleridir. Radyoaktif atıklar bir başka önemli risktir.”
Uzun ve Kısa Vadeli Etkiler Sıralandı
Açığa çıkan toz bulutunun kısa ve uzun vadeli etkilerine dikkat çeken TTB ve SES, “Kısa vadede solunum yolu enfeksiyonları, astım atakları, alerji ve göz enfeksiyonlarına neden olabilmekte. Hijyen ve yaşam koşullarının kötü olduğu bu dönemde solunum yolu enfeksiyonları özellikle bebek, çocuk, yaşlı, kronik hastalığı olan ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde ölümcül sonuçlara neden olabilmektedir. Uzun dönemli etkileri ise asbest lifleri havada solunur hale geldiğinden kaynaklı tehlikelidir. Lifler akciğerlerde birikir bu durumda akciğerde zedelenmeler başlar ve bu da solunum problemlerine ve ileri dönemde kansere yol açmaktadır. Sonuç olarak enkaz çalışmalarında şunlar dikkate alınmalıdır: Yavaş, yerinde, usulüne uygun ve ayrıştırarak yapılması esastır. Enkaz atıklarının envanteri çıkartılmalı ve sınıflandırılmalıdır. Enkaz atıklarının önemli bir kısmı geri dönüştürülebilirdir. Geri dönüştürülen tüm materyaller halkın malıdır. Enkaz atıklarının bir kısmı (asbest, ağır metaller, radyoaktif maddeler, kimyasallar, tıbbi maddeler, vb.) doğa ve canlılar için ciddi zararlar içermektedir. Bunların bertaraf edilmesi tehlikeli atık kabul edilerek gerçekleştirilmelidir. Enkaz çalışmaları sulanarak gerçekleştirilmeli, taşınma aşamasında kamyonların üzeri örtülmeli, depo alanında üzeri toprak ile örtülmelidir. Tozlanmanın önüne geçilmesi kritik önemdedir. Moloz yığınlarının toprak, su ve hava ile temasının önlenmesine dikkat edilmelidir” uyarısında bulundu.
İşçi Güvenliği!
Enkaz çalışmalarına katılan işçiler için İşçi Sağlığı ve Güvenliği önlemlerinin alınmasına dikkat çeken hekimler ve sağlık emekçileri, “FFP3 maske, bulunamıyorsa FFP2 (N95) maske kullanılması sağlanmalıdır. Maskenin yanında gözlük, ciltle temasın önleyen giysi ve kask kullanımına özen gösterilmelidir. Toz yoğunluğu nedeniyle deprem bölgesinde tüm halkın FFP2 maske kullanımı önemlidir. Maskelerin ücretsiz sağlanması kamunun görevidir” dedi.
“Depremden Ölmedik, Tasarruftan da Ölmek İstemiyoruz”
Molozların depolanacağı yer seçiminde dikkatli davranılmasına, yerleşim alanlarından uzak yerlere yıkım enkazlarının taşınmasına dikkat çekilen açıklamada, tarım alanları, sulak alanlar, mera, orman, deniz kenarı gibi ekolojik denge için kritik olan alanların yıkım atıklarının kesinlikle depolama sahası olarak kullanılmaması gerektiğine vurgu yapıldı. “Yer seçiminde yeraltı ve yer üstü su kaynakları, barajlar, taşkın riskinin yüksek olduğu vadi, dere yataklarından uzak olmasına ve yağmur sularının akışı, heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinin dışında olmasına dikkat edilmelidir” diyen hekimler ve sağlıkçılar, “Rüzgarsız bir yer olmasına özen gösterilmeli, rüzgar yönü göz önünde bulundurulmalıdır. Atıklara göre depolamanın da ayrı ayrı yapılması sağlanmalıdır. Enkaz çalışmalarının planlanması ve izlenmesinde toplum katılımı sağlanmalıdır. Gelişigüzel, kontrolsüz ve bilimsellikten uzak enkaz çalışmaları ve molozların dökülmesine bir an önce son verilmelidir. Anayasanın ve yasaların uygulanmasından ve uygulanmasının takibinden sorumlu herkesi göreve çağırıyoruz. Biz depremden ölmedik. Tasarruftan da ölmek istemiyoruz. Gelin; hastalığın değil sağlığın yanında olun. Ölümün değil yaşamın yanında olun. Doğanın, çevrenin, suyun, halkın karşısında değil yanında olun” çağrısında bulundu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)